Günümüzde dünyanın neresine gitseniz, hemen her dilde uzak doğu mücadele sanatları tarihiyle ilgili kaleme alınmış yayımlar bulabilirsiniz. Ancak bu yayımlar biraz dikkatlice incelendiğinde, yazarlarının araştırmalarına kaynak olarak çoğu kez diğer yeni zamanlara ait yayımları baz aldıkları dikkatinizi çeker. Bunun nedeni elde uzak doğu mücadele sanatları tarihine ışık tutacak somut yazılı belgeler olmamasıdır. Hal böyle olunca nesilden nesile geçen söylenceler ve halk efsanelerinin araştırmacılara kaynaklık etmesi zorunluluğu ortaya çıkar. O anlamda konuya ilgi duyanları tarihi belgeler üzerinde yaşanan veri eksikliği konusunda uyarmayı öncelikli bir görev olarak burada belirtmek isterim...
KÖKLERE GENEL BİR BAKIŞ
"Karate, gerçekte ilk insanın, ilk insansı varlıkların elini bir alet olarak kullanabildiğini kavraması ve zorda kaldığında sıkılı yumruğunun kendisini savunmada iyi bir araç olduğunu keşfetmesiyle günümüzden binlerce yıl önce şekillenmeye başlamış bir savaş sanatıdır." İnsanlık tarihinin ortak kültürü olan bu hareketlerin disipline edilmesi, asırların süzgecinde damıtılarak modernize edilmesi ise geçtiğimiz yüzyılın başlarında Japonya’da gerçeklik kazanmıştır. Büyük insanlığın milyonlarca yıl süren büyük yürüyüşü içerisinde şekillenen ve zenginleşen karate hareketlerinin bu büyük tarihi serüvenin arasından ayıklanıp özetlenmesi bile bizleri on binlerce sayfa tutarında bilgi ve belgeyi inceleme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakır. O bakımdan "Köklere Genel Bir Bakış" başlığı altında yer alan bu küçük ama çarpıcı anlatımın karate tarihinin nasıl baş döndürücü bir derinliğe sahip olduğunu anlamamıza yeterli olacağı kanısındayım.
OKİNAWA
Çin, Hindistan, Mezopotamya, İstanbul üzerinden Avrupa (İtalya)’ya uzanan İpek Yolu, ticari bir güzergâh olmakla beraber tarihte birçok kültürü de tanıştırma, buluşturma görevini yerine getirmiştir. Türk ve Hintlilere özgü savaş disiplinleri ve belirli yakın mücadele tekniklerinin bu güzergâh üzerinde yaşanan kültür alışverişi esnasında Çin'e akması mantıki bir yaklaşımdır. Çin'in yine kendisine özgü otantik mücadele disiplinleriyle kaynaştırdığı bu teknikler ilerleyen zaman içerisinde Okinawa'ya aktarılmıştır. Pasifik Denizi’nde, Formoza adalar zincirinin en büyük adasıdır Okinawa. Ve jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca sürekli Çin ve Japon işgallerine maruz kalmıştır. Ada yerlileri işgallerle birlikte tanıştıkları pek çok farklı mücadele oyunlarını kendilerine özgü savaşçı anlayışla birleştirerek Okinawa-Te isimli güçlü bir sistem oluşturmuşlardır. Yüzyıllara yayılan bir sürecin içerisinde gelişen Okinawa-Te karatesi iyi incelendiğinde, adanın modern karatenin temellendiği bir laboratuar işlevine sahip olduğu da anlaşılır...
FUNAKOSHI GICHIN
Funakoshi GICHIN, "SHOTOKAN" Karate okulunun kurucusu ve modern karatenin babası olarak tarihe mal olmuş bir isimdir. Okinawa yerlilerinden geleneklerine bağlı bir samurai ailesinin çocuğu olan Funakoshi, ilkokul çağlarındayken devrin en önemli karate üstatlarından Itosu ve Azato’nun eğitimine verilmiştir. AZATO ve Anko ITOSU ustaların gözetiminde aralıksız devam eden çalışmalarla birlikte tahsil hayatını da aksatmayan F.GICHIN mezuniyetini kazandığında Okinawa Milli Eğitimi ilköğretim sınıflarına öğretmen olarak atanır. Olgunluğa geçiş yıllarını yaşadığı bu dönemde öğretmenlik mesleğinin birikimlerinden de yararlanarak Okinawa karatesinin sistemleşmesi sorunları üzerine eğilir. Karateyi bir başka açıdan sentezleyip metodize etmeye yöneldiği bu süreçte ulaştığı her sonucu hocalarıyla paylaşıp onların bilgi ve deneyimleriyle zenginleştirmeye üzen gösterir. F.GICHIN'in başarılı öğretmenlik grafiği ile bu araştırma ve geliştirme esası üzerine kurulu çalışmaları, Okinawa Milli Eğitimince de dikkatle izlenmektedir. Çok geçmeden üstadın üstün çabalarıyla ortaya koyduğu karate yöntemi, hocası Itosu’nun başlattığı Okinawa milli eğitimindeki karate çalışmalarının planlı ders müfredatı programına alınmasını sağlar. Adanın sivil ve askeri erkânı F.GICHIN'in özel günlerde tertiplediği karateyi tanıtıcı gösterilerinden çok etkilenir. Kısa zamanda yaptığı kalıcı ve başarılı çalışmalarıyla Funakoshi GICHIN adada isminden çokça söz edilen bir karate eksperi konumuna yükselir.
JAPON KARATESİ
F.GICHIN, metodunu 1906 yılında ilk kez OKINAWA TANG TE dojosunda görücü önünde çıkartmıştır. Aldığı onay ve teşvikler ona "SHORIN" ve "SHOREI" sentezli metodunu daha geniş açılımlara götürme cesareti verir. Japonya’da mücadele sanatlarına olan büyük ilgi dikkatini çekmektedir. Ve üstat çevresinden aldığı olumlu teşviklerden bulduğu cesaretle yönünü Japonya’ya çevirir. Değişik tarihlerde düzenlenen Japon "BUDO" ve "BEDEN GELİŞİMİ" festivallerine aldığı davetleri değerlendirir. Öğrencileriyle gittiği Japonya’daki bu festivallerde yaptığı gösterilerle halkın ve pek çok mücadele sanatı üstadının takdir ve övgüsünü kazanır. Japonya’nın önde gelen iki ismi, modern judonun yaratıcısı Dr.Jigaro KANO ve Tokyo Ressamlar Birliği başkanı sanatçı Hoan KASUGI ustalar da Japonya’ya yerleşmesini telkin ederler. Zira Japon toplumunun dışarıdan gelen bir kültürü benimseyip sahiplenmesi çok zorlu ve yerleşik cabalar gerektirmektedir. Üstat bir süre durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Okinawa’da ikamet eden ailesine Japonya'ya yerleştiğini bildirir.
Funakoshi'nin Tokyo’da yönetici sınıfla iyi diyaloglar içerisinde olması kısa zamanda Tokyo Askeri Karate Dojosu’nun kurulmasına zemin hazırlar. 1922'ye gelindiğinde, kendisinden önce hiçbir Okinawalı uzmanın denemediği ilk kitabını Ressam KASUGI'nin katkılarıyla yayımlar. Tokyo depreminde baskı kalıpları kırılan bu kitap, 3 yıl sonra ressam Kasugi’nin de katkılarıyla "Rentan Goshin Karate Jitsu" adıyla yeniden basılır. Aynı yıl karate dünyasının ilk resmi kulübü "Keio Üniversitesi Karate Kulübü" kurulur. 1928 yılında Japon İmparatorluk Sarayı’na aldığı daveti değerlendirerek büyüleyici bir gösteri yapar. 1930 yılında güncel Shotokan’ı zirveye taşıyacak “Tokushoku Üniversitesi Karate Kulübü” kurulur. Bunu Chodo, Shodei, Gokuhu, Hosei, Nihotu, Meigi gibi iki yüzün üzerinde Japon üniversite ve kolej dojosu takip eder. 1936 yılında öğrencilerinin oluşturduğu birlik, ona dünyanın ilk karate dojosunu inşa ederek kapısına asılan SHOTOKAN (Shoto’nun okulu) yazısıyla açılır. Shotokan ismi buradan öte onun geliştirdiği metodun adı olarak kalır.
4 GELENEKSEL JAPON OKULU
Üstat F.GICHIN'in verdiği uzun mücadeleler, karateyi Japon kültürünün sindirdiği temel bir mücadele disiplini haline getirir. Bu ilgiyi yakından takip eden Okinawalı üstatlar, Funakoshi'nin açtığı yolu izleyerek kendi okullarına taban yaratmak amacıyla Japonya'nın Tokyo, Osoka, Kyoto gibi büyük kentlerine gelirler. Bu akım içerisinde Kenwa MABUNI (1893-1957) “Shito Ryu”, Chojun MIYAGI (1888-1953) “Goju Ryu” okullarını kurarlar. Üstat Funakoshi'nin bir öğrencisi olan Hironori OHTSUKA (1893-1957) ise kendi sentezlediği “Wado Ryu” metoduna işlerlik kazandırarak Shotokan ile birlikte günümüz dünya karatesinin temel alacağı dördüncü büyük okulu kurmuş olur.
KURALLI KARATE MÜSABAKALARI
Japonya’da karate antrenmanları neredeyse 1940'a kadar yalnızca kata çalışmalarından ibarettir. O süreçte bütün gün devam eden kata merkezli çalışmalar yapılmasına rağmen bir katanın tam olarak öğrenimi 3 ila 5 yıl gibi geniş bir zamana yayılmaktadır. Henüz serbest kumite anlayışının ortaya çıkmadığı o günlerde diğer Japon geleneksel mücadele sanatlarında olduğu gibi karatede de katanın önemi büyüktür. Üstat Funakoshi’nin Japonya’ya geldiği yıllarda karatenin yapısallığına aksiyonellik kazandırmasını öneren Prof. Jigaro KANO bu amaçla üstada, metodunda Yoku Soku Kumite (danışıklı dövüş) çalışmalarını sistemin içerisine almasının yararlı olacağını söyler. Bu önerilerden yola çıkarak San Bon Kumite, Kihon İppon Kumite, Jiyu İppon Kumite tarzı çalışmaları metodun içerisine nufzettirmeye yönelen üstat, aslında farkında olmadan gelecekte ortaya çıkacak serbest müsabaka anlayışının temel taşlarını oluşturur.
1954 yılında metodunun takipçisi üniversite dojo sorumluları ve Funakoshi’nin yetiştirdiği üst düzey öğrencileri karatenin kurumsal bir yapı kazanması için gerekli mali fonun oluşturulması ve daha ciddi örgütlenme şartlarının oluşturulması için bir toplantı tertiplerler. Bu toplantıda alınan kararlar neticesinde (1955) JKA kurulur. JKA (Japon Karate Birliği)'nın öncelikli gündem maddesi giderek sorun haline dönüşen kuralsız kumite karşılaşmalarına çözüm aramak olur. Böylelikle dojolar arası gayri resmi olarak sürdürülen ve kural yetersizliğinden bolca yaralanmalara neden olan sert ve yaralayıcı temasların yaşandığı karşılaşmaların da önüne geçilecektir. Pratik yarışma kurallarının hayata geçirilmesi için Üstat Funakoshi'nin iznine ihtiyaç vardır. Funakoshi öğrencilerinin çözüm arayışını sabırla dinler ve "Temel mücadele ruhuna zarar vermeden gerçekleşebilecek bir kumite müsabakası organize edilmesini, bu tecrübeyi gözlemlemek istediğini" ifade ederek şartlı onayını verir. JKA eğitim komitesi başkanı Hideteka Nishiyama Sensei’in titiz çalışmaları neticesinde, 16 maddelik bir döküman haline getirilen JKA müsabaka yönetmeliği, bir yıl sonra bu kurallara göre yapılması planlanan yarışmalara hazırlanmaları için tüm dojolara deklere edilir. Böylelikle ilk kurallı kumite müsabakaları 1957 Haziran’ında Tokyo Jimnastik Merkezi’nde gerçekleşmiş olur. Ancak üstat Funakoshi bu müsabakaları göremeden 26 Nisan 1957'de hayata gözlerini yumar. Bu deneyimden yola çıkan Shito, Goju ve Wado okullarının ileri gelenleri (1964) FAJKO isimli kurumu oluştururlar. Radikal bir SHOTOKAN kuruluşu olan JKA'nın aksine FAJKO 4 geleneksel okulu çatısı altında toplayan bir örgütlenme gerçekleştirir.
BATIYA AÇILAN KÜLTÜR KARATE DO
Pasifik Savaşı’nın sonlanması ile muhafazakâr Japon anlayışı kapılarını Batı’ya daha çok aralamayı tercih eder. Üniversite tahsili için ABD’ye giden Ohshima Sensei, tahsil yaşamı ile birlikte orada Karate Do çalışmalarını da başlatır. Amerika’da bulunduğu yıllar içerisinde hızla Amerikan üniversite kulüplerinin oluşmasına destek veren Ohshima, gördüğü ilgiyi JKA’ya rapor ederek Amerika ve Avrupa’ya JKA’nın tam kadro açılmasını tavsiye eder. JKA eksperleri, Batı’ya birbiri ardına karateyi tanıtıcı turneler düzenlerler. Kısa zaman sonra Hideteka NISHIYAMA ve OHSHIMA Sensei, ABD’nin JKA sorumlusu olarak Amerika’ya, Kanazawa Sensei ise Hawaii’ye yerleşir. Avrupa kıtasında, İtalya Shirai, Almanya Ochi, Fransa Kaze, İngiltere Enoeda senseilerin sorumluluğuna verildi. Bu senseilerin tespit ettiği yetenekli gençlerin Japonya merkez dojoya gönderilerek özel eğitim almaları sağlandı. Özellikle Avrupa kıtasında karateye ilgi büyüktü. Japon senseiler Batı’da yetişen bir siyah kuşak ile Japonya’da yetişen bir siyah kuşak arasında teknik anlamda seviye farkı olmaması için çok titiz davrandılar. Ancak aynı Japon üstatlar diğer spor dallarında olduğu gibi karatenin uluslararası alanda örgütlenmeleri hususuna ilgisiz kaldılar. Böylelikle ülkeler ve kıtalar arası hızla büyüyen dünya karatesinin sportif örgütlülüğü Batılılara bırakılmış oldu. O yıllarda Batı’da yetişmiş en üst danlı Fransız olan Sensei Henry PLEE’ nin örgencisi 4. Dan siyah kuşak Jacgues DELCOURT aynı zamanda iyi bir hukukçu olarak gerekli bürokratik girişimlere öncülük ederek 1961 yılında Fransa Karate Federasyonu’nu kurdu. Bu öncü hareketin arkasından 1961-1963 arası Avrupa’da karate federasyonu sayısı, birbiri ardına oluşan milli federasyonlarla 7’ye ulaştı.
KITA KARATE FEDERASYONU (Avrupa Karate Birliği-EKU)
1. Avrupa ülkelerinde birbiri ardına kurulan milli karate federasyonları giderek Kıta Karate Birliği’nin oluşumuna zemin hazırlamaktadır. 15 Aralık 1963 tarihine gelindiğinde bu ihtiyaçla Fransa’da ilk Avrupa Karate Kongresi tertiplenir. Okinawa nasıl ki modern karatenin kozalandığı bir mekan ise bu kongre de dünya karatesinin hareket noktasını oluşturmakta tarihi bir anlama sahiptir. Bu kongrede özetle "ülkeden ülkeye değişiklik gösteren stil ve tekniklere çözüm arayışları ile ortak bir hakemlik kurulu oluşturulması " kararı alınır.
2. Avrupa Karate Kongresi 24 Mayıs 1964'te yine Fransa/Paris'te yapılır. Uluslararası hakem seminerleri, resmi karate gazetesi yayımlanması, Japon üstatlardan alınacak teknik destekler, uluslararası turnuvalar tertiplenmesi gibi konular 2. Avrupa Karate Kongresi’nin gündemini oluşturur.
3. Avrupa Karate Kongresi’nin ev sahipliğini bir kez daha Fransa üstlenir. 21 Kasım 1965 tarihli 3. karate kongresinin takviminde yer alan en önemli konu Avrupa Karate Birliği (EKU)'nin kurulması vardır. Delegelerin uzun ve titiz değerlendirmeleriyle oluşturulan maddelerin görüşülmesinden sonra Jack DELCOURT oy birliğiyle EKU başkanlığına seçilir. Fannoy (Belçika) başkan yardımcılığına, Cherix (İsveç) 2. başkanlığa, Sebban (Fransa) genel sekreterliğe ve yine Belçika’dan Goetz genel sekreter yardımcılığına seçilirler.
DÜNYA KARATESİ
Nihayet 7 Mayıs 1966 tarihine gelindiğinde ilk Avrupa Şampiyonası (Paris) gerçekleştirilir. Müsabakalarda organizasyon ve kurulların uyumlu çalışmaları büyük takdir alır. İngiltere Karate Federasyonu başkanı Sommers bir sonraki müsabakalara ev sahipliğini üstlenir. 5-6 Mayıs 1967 Londra Chiristal Palace’ta gerçekleştirilen 2. Avrupa Karate Şampiyonası mükemmel bir organizasyonla sonuçlanır.
Batı insanı Japonlara özgü karate disiplinini Avrupa kıtasında, organize bir spor hareketi olarak tatemilere indirmeyi başarmıştır. Şimdi sırada daha büyük bir hedef, yani "DÜNYA KARATE FEDERASYONU" nu kurmak ve "DÜNYA İNSANLARINI DOSTLUĞUN VE BARIŞIN SEMBOLU OLAN SPOR SAHALARINA KURULACAK TATEMİLERDE BULUŞTURMAK" idealidir.
1970 yılına kadar sürdürülen hazırlıkların olgunlaşmasıyla 5 kıtada karate federasyonunu kurmuş tüm ülkelere bu ideal deklere edilir. İlk tepki Japon Karate Federasyonu’ndan gelir. FAJKO başkanı Ryoichi Sasakawa J.DELCOURT ile görüşmek üzere Paris'e gelir. Sasakawa karatenin dünya ölçeğinde kurumsallaşması konusuna ilgi duyduklarını ancak bunun prestij kaynaklı nedenlerden ötürü mümkün olmadığını bildirir. Sasakawa zorlu müzakereler sonucu ikna edilir. İki lider bir basın toplantısı düzenleyerek bu tarihten itibaren FAJKO ve EKU'nun karatenin dünyanın her yanında gelişimi için birlikte çalışma kararı aldıklarını ilan ederler. Jack DELCOURT Sasakawa'yı başkanlığa önerir. Sasakawa ise J.DELCOURT'un başkanlığa daha çok yakışacağı fikrindedir. Bu centilmen ifadelerin ardından J.DELCOURT'un başkanlığında (16.06.1970) Dünya Karate Federasyonu (WUKO) kurulur. Sasakawa onursal başkanlığa getirilir. Simdi sıra Dünya Karate Şampiyonası’nın son hazırlıklarını yapmaya gelmiştir. Bu amaçla Paris'te bir konferans tertiplenir. Avrupa'da evrimini tamamlayan spor karate, nihayet dünya kariyeri için (10-10-1970) Tokyo'da tatemilere iner. Uluslararası nitelikteki ilk Avrupa Karate Şampiyonası’nın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra yapılan bu dünya şampiyonasının bir özelliği de karatenin ana vatanı Japonya'da gerçekleşmiş olmasıdır.
2. Dünya Şampiyonası Fransa'nın ev sahipliğinde (21.4.1972) Paris'te yapılır. Yarışmalar tamamlandığında Japon takımı kurulları, kuralları, hakemleri suçlayıcı bir tutumla kırgın olarak Japonya’ya dönerler.
Ortaya çıkan fikir ayrılığı JKA yönetimini makas değiştirmeye, WUKO'ya alternatif başka bir dünya örgütü oluşturmaya yöneltir. 1974 itibarıyla Uluslararası Amatör Karate Federasyonu (IAKF) isimli yeni bir organizasyon kurarlar. Bu olumsuz gelişme daha henüz yolun başında dünya karatesini iki başlı hale getirmiştir. Ülkelerin bir kısmı WUKO ile yola devam kararı alırken diğer bir kısmı da IAKF üyeliğini tercih eder. 1975 yılında WUKO 3. Dünya Şampiyonası için tatemilerde yerini alırken aynı yıl IAKF Los Angeles'ta 1. Dünya Şampiyonası için kolları sıvar.
BİR SAVAŞ SANATI OLMAKTAN OLİMPİK SPOR ADAYLIĞINA KARATE
Karatenin bir savaş sanatı olarak yüzyıllar boyu süren gelişimi nasıl ki insanlık tarihinin bir kesitinde bırakılmış ve zamanında bütün bu savaşçı birikimlerin gelecek nesillere barışçı bir kişisel gelişim sanatı olarak taşınması yönünde kararlarlar alınabilmişse, şimdi de sırada karatenin olimpik sporlar arasında yerini alma zamanı gelmiştir. Tarihin ortaya koyduğu bu dayatmaya, 1970 yılının ilk yarısında WUKO içerisinde ortaya çıkan ayrışmalar hız kazandırır. Batı’nın kendi yaşam anlayışını çağın gerekleriyle buluşturma talebi WUKO yönetiminin temel dünya görüşünü yansıtmaktadır. Ve WUKO nihai ve en büyük hedefinin karateyi dünya insanlarının kucaklaştığı en büyük spor organizasyonu olimpiyatlara taşımak olduğunu ilan eder. Bu idealle CIO'nun bir alt kuruluşu olan GAISF'e kaydını yaptırır. Gelenekselliğin savunucusu konumundaki IAKF de kurum olarak WUKO'nun adeta takipçisidir. Onlar da karatenin tek ve bir tek temsilcisinin kendileri olabileceği iddiasıyla GAISF'e müracaata bulunur. WUKO ve IAKF isimli bu iki karate kurumunun faaliyetlerini 9 yıl boyunca gözlem altında bulunduran GAISF, WUKO'nun evrensel sportif değerlere daha uygun açılımları olduğunu CIO’ya raporlar. O tarihten sonra WUKO, spor karatenin resmi temsilcisi olarak CIO'nun gündemine alınır(1985). Bu gelişme ile beraber 1974'te WUKO'ya alternatif olarak kurulmuş olan IAKF (International Amatour Karate Organization) isimli kuruluş kendini feshederek ITKF isimli yeni bir örgütlenme yoluna gider. Bu kez ITKF karatenin gerçek temsilcilerinin kendileri olduğu savıyla GAISF'e yeniden müracaata bulunurlar. GAISF yapılan müracaatın incelemesini tamamladıktan sonra IAKF gibi ITKF’yi de reddeder. ITKF avukatları bu kez Lozan Uluslararası Spor Mahkemesi’ne GAIFS’i şikâyet eden bir dava açar. Mahkemece WUKO’nun evrensel spor değerlere daha açık bir kurum olduğu bir kez daha tescillenir. Daha sonraki süreçte Dünya Karate Organizasyonu olarak örgütlenen WUKO, kurumsal yapısını WKF-Dünya Karate Federasyonu olarak yeniden düzenler. EKU, yani Avrupa Karate Birliği gibi tüm kıta karate birlikleri de EKF yani Avrupa Karate Federasyonu biçiminde yeni bir örgütlenme içine girerler.
TÜRKİYE’DE KARATE DO
Amerika ve Avrupa kıtasında 1950 yılının ikinci yarısından itibaren hızla yayılan karate çalışmalarının sportif anlamda ulusal federasyonlar halinde örgütlenecek büyüklüğe kavuşması 1961-1963’lü yıllara denk gelir. İlk Avrupa şampiyonasının organize edildiği tarih 1966 ilk dünya şampiyonası tarihi ise 1970’tir. Avrupa’da birçok ülkenin ulusal federasyonlarını kurmaları, Kıta Karate Birliği’nin oluşup kıta ve dünya şampiyonalarının yapılmaya başlanmasından sonra ülkemizde Karate DO çalışmaları başlatılabilinmiştir. Ancak 1969-1970 yılları arasında Sensei Hakkı KOŞAR tarafından İstanbul’da başlatılabilinen Karate çalışmaları gururla ifade etmeliyiz ki kısa zamanda Avrupa ve dünya ülkeleri ile entegre hale getirilmiştir. Bugün Türk karatesini Avrupa ve dünya şampiyonalarında temsil eden gençlerimiz, bireysel ve takım karşılaşmalarında aldıkları derecelerle Türk sporunun medarıiftiharı konumundadırlar.
KARATE SPORUNA KAÇ YAŞINDA BAŞLANABİLİNİR?
Karate sporuna lisansiye anlamda başlama yaşı 7’dir. Ancak daha erken yaşlardaki çocukların tamamen o yaş gurubuna hitab eden oyun ve jimnastik bazlı karate çalışma sınıfı açmış (pedagojik formasyonu olan) bir eğitmen denetiminde çalışmalara başlamalarında bir sakınca yoktur.
KARATE SPORUNUN ÇOCUK VE GENÇLERE SAĞLADIĞI YARARLAR NELERDİR?
Karate çocuk ve gençlerin yaratıcı becerilerini açığa çıkartıp ruhsal, fiziksel ve mental gelişimini besleyen, onların agresif tutumlarını kontrol etme becerilerini geliştirip sosyalleşmelerine desek veren bir spor branşıdır. Türk örf ve adetlerinin bir hasleti olan küçüğe sevgi büyüğe saygı anlayışı, bu sporda olmazsa olmaz prensipler olarak yaşanır ve yaşatılır.
ANTRENÖRÜNÜZ
Zirveye ulaşan birçok Karate Ka başarılarını antrenörüne borçludur. Anne ve babaların, karate sporuyla ilgilenen çocuklarının bu ilgisine ve en baştan doğru seçim yapmalarına yardımcı olmaları, hatalı karar almalarının önüne geçmeleri gerekir. İyi antrenör pedagojik formasyonunu tamamlamış, karate branşının özelliklerini bilen, etik ve moral anlamda sporcularına örnek olan bir kişiliktir. Yeterliliği hakkında şüpheye düşülen antrenör hakkında Türkiye Karate Federasyonu’na müracaat edilerek gerekli bilgi edinilebilinir.
Kaynak
Hasan Okuş
Olimpik Karate 1997
Ankara Karatepe Yayınları